Yılın son günün de Efendim zorunlu temizliği yapmayacağımı çünkü alışverişe çıkacağımızı söyledi..
Akşam için hayatım da daha önce hiç yapmamış olduğum mercimekli köfteyi yapacaktım. Lezzeti yerin de olursa götüm bir basamak daha kurtaracaktı kendini acılardan..
İnternetten bir tarif alıp eksiklerin listesini çıkarttım.
Tekrar yola koyulduk. X şehri gerçekten de hoş bir yer. Öyle bir mevsim vardı ki mayıs ayı kıskanır..
Seri bir şekil de alışverişi yaptık ve ben o kadar çok torba taşıdım ki, 1 ay aynı kiloda yük ile bu kadar yürüsem kol kaslarım kavun kadar olurdu..
Artık ellerim de boş yer kalmadığı için cüzdanımı ağzımda ısırarak taşıyordum. Efendim bu görüntümle eğleniyor ve beni devamlı konuşturuyordu.. asma kilit takılı tasmam da boynum da yürüyordum.. BDSM ile ilişiği olan biri o halimi görse kesinlikle durumu anlardı 🙂 Tüm o yorgunluğa rağmen mutlu bir köpektim..
Efendim 1 saat uyuyacağını söyledi eve girince. Ve ev yanmadığı ya da ciddi bir durum olmadığı sürece onu uyandırmamamı tembihledi..
Minimum ses ile seri bir şekilde çalışıyordum mutfakta.. O mercimekli köfte benim kıçımın kaderini belirleyecekti..
Titizlikle yapıyordum. Hani yemeklere sevgi katarlar ya pişirirken. Ben göt korkumu da katmıştım pişirirken. Mercimeklere sürekli komutlar veriyordum. Komutun yetmediği yerde yalvarıyordum. Lütfen lezzetli olun. Lütfen!!
Neyse ki zafer gülücükleri attıracak kadar lezzetli oldular..
Soslu kabak ve patlıcan kızartması yaparken Efendim de uyandı. Sadistliği üzerindeydi Efendimin. O oklavanın kırıcı üzücü acısını unutamıyorum hala daha.. Popomun üzerinde her oturuşumda tazeleniyor ve bana tekrar acı veriyor. Zaman zaman mutfak tezgahına domalıp kah şaplak yedim kah oklava. İpin canı acısından daha samimiydi oklavanın acısı. İp küstah bir şımarık çocuktu sanki..
Bir yandan bira içtik bir yandan o da harika acı ezmesi için malzeme hazırladı. Sosumu bitirince banyoya gitmek için izin istedim.. Efendim de benimle birlikte geldi banyoya tabi kemer eşliğin de..
Banyoya girmeden önce kızartalım bakalım o sırtını.
Kafam klozete bakacak şekilde domaldım. Kıçıma ve sırtıma defalarca indi o kemer.. Mızıklarınıyordum sürekli. Sonra altımı çıkartma emrini aldım. İki elimle tuvaletin yanlarına sarılmış halde Efendim beni hem sikiyor hem de acısı katlanılmaz bir halde kemerle pataklıyordu. Aldığım haz acıdan daha üstündü. Acıyı her alışım da Efendime sesli olarak teşekkür ediyordum.. Daha fazlasını isterdim ve daha fazla direnebilmek..
Kanamam hala sürmesine rağmen özlemle boşaldım..
Sıcak suyu gören sırtım ve popom iyice çekilmez bir acı verdi alışana kadar. Güzelce temizlenip makyaj yaptım.. Çıktığım da Efendim makyajımı beğendiğini ve geldiğim gün neden böyle yapmadığımı söyledi.. Ah o yol boyunca çektiğim regl sancısıyla yapabildiğim o azıcık makyaj bile benim için lükstü ama bu Efendimin problemi değildi.. Efendim duşa girmeden hem acı biberden hem de göt tecavüzünden vazgeçtiğini söyledi. Nasıl ama nasıl mutlu oldum anlatamam..
Efendim duştayken masayı hazırladım. Mangal da hazır olmak üzereydi. Topuklu terlik giymekten ayaklarım feci acıyordu. Derken Efendim topuklu ayakkabı giymemi emretti. Alışmam lazımdı.. Herzaman ki gibi halımın üzerine geçtim ve atıştırmaya başladık. Bir yandan da mangalla ilgilenirken uçuşan dilek fenerlerini ve havai fişekleri izliyorduk. Saat 11 olmuş bile..
12 ye saniyeler kala falaka pozisyonumu aldım. İnce çoraplarımı yırtarak tabanlarımı meydana çıkarttı Efendim. Gözlerimi panikle kapattım. O kemer öyle yukarıdan iniyordu ki tabanlarıma görüş açım beni ölesiye korkutuyordu.. Gözlerimi kapattım ve 10 a kadar saymaya başladım. 2013 olduğu için 13 defa falaka yedim ayaklarıma.
Topuklu ayakkabılarımı tekrar giydim giymesine ama ayaklarım o 13 darbede bile ekmek gibi olmuştu. Falaka yediğim için mutlu girdim yeni yıla 🙂
Gecenin gidişatına görevim olan masajla devam ettim. Efendime her ne kadar ayaklarını temizlemek istediğimi söylesem de daha değil demişti.. Sabırsızlıkla bekliyordum..
Sırtını hem öpüyor hem de masaj yapıyordum bir yandan.
Efendim ayakları için müsade etti bir süre sonra ve ben iştahla yaladım ayaklarını.. Sıra tekrar oral sekse geldi..
Efendime domalmış bir şekil de başladım. Beceremediğim anlarda kıçıma fazla can yakan şaplaklar atıyor ve kemerin en fazla hırpaladığı tabanlarımı var gücüyle çiziyordu. Acı veren şaplaklar bir müddet sonra yerini sevimli vuruşlara bıraktı ve hiç boşalmayacak gibi geçen o muhteşem oral seksi ıslak ve azmış halde bitirdim..
Dişlerimi fırçalamak için tuvalete gittiğim de azgınlığım daha şiddetli devam ediyordu fakat izin almadığım için kendime dokunmadım.
Efendimin yanına uzandım döndüğüm de.. Ve öpmek için izin istedim. Boynunu öptüm koklayarak ama kulağına gitmişti dudaklarım.. Beni uyarınca kulağına yaklaşmaya cesaret edemedim bir daha..
Azmış olmamın verdiği korkunç dürtülere bir türlü gem vuramazken ve tüm bu kadınsı istek korkunç bir işkenceye dönüşmüşken, üstelik arzuladığınız adam hemen yanınız da ve sanki kmlerce mesafe varmışçasına!! Bir türlü nefesimi kontrol edemezken ona dokunurken :'(
Şiddetle döndü ve korkunç bakışlarını üzerime sabitledi.
Böyle davranmaya devam edersen BDSM dışın da çok kötü kalbini kırarım..
Korkunç savaşım sürerken içim de bir de bu azarı işitmek ne biliyormusunuz.. Bu bir öl komutu..
Bunun verdiği ızdırapla dakikalarca ne kadar tutmaya çalışsam da feci bir şekilde ağladım. Efendim göz yaşlarımın sebebini sorunca özür dileyerek eğer mümkünse anlatmak istemediğimi belirttim. Kabul etti.
Etmemiş olsaydı eğer çok üzülerek yazıyorum ki ben isyan edecektim. Çünkü kendime açtığım savaş çok büyüktü. Çok yara veriyordu bana. İnsanın kendisini, özünü ve isteklerini dizginlemesi çok çok zor birşey. Resmen bolluğun için de kıtlık çekiyormuşum gibi.. Hıçkıra hıçkıra uyudum kendime olan öfkemle.. Çünkü o kendim olacak orospu o azara rağmen hala daha burnunu sokmak istiyordu Efendisinin boynuna..
O azardan sonra mümkün değil tabi..
Bir Yanıt
Her bir anı insanı bdsm’ye biraz daha bağlıyor…Efendinize ve size çok teşekkürler bu güzel anıları bizlerle paylaştığınız için