Uyandığım da yine öğle olmuştu. Efendim dışarıya çıkma hazırlığı için de beni uyandırdı.
Utancım tabela gibi asılıydı sanki yüzüme, Efendime bakamadım..
Çamaşır makinesinin sesi geliyordu. Çıkarken yıkama işlemi bitince asmamı emretti..
Ortalığı toparlamaya başladım ama kafam allak bullak!!
Kafamı toplayamıyor ve bir yandan da bu yüz ifademi atmam gerektiğini söyleyip duruyordum kendime..
Bir kahve hazırlayıp günlüğümü düzenlemeye başladım..
Kelimeler üzerimden geçiyordu sanki. Hiç biri dünden kalma kayboluşumu bulmuyor ve beni iyice siliyordu hafızamdan.
Efendimi özledim o dışarıda iken.. Kendimle başa çıkacak kuvvetim kalmadı. Yazacak ve konuşacak gücüm de.
Sonra şu an bir dönüm noktasın da olduğumu anladım..
Bu hisler morgu kişisel tadilatım için tutarlı bir alçıydı..
Dayanması zor olan.. Zorlanıyorum çok zorlanıyorum..
Aptal kafa!! Kendimi içsel savaşıma öyle kaptırdım ki yıkanmış çamaşırları tekrar makineyi çalıştırarak yıkadım.. Panik halinde Efendimi bekledim. Geldiğin de kızdı epey. Aptal gibi sırıtıyordum yüzüne karşı. Saklanmaya çalışıyordum 🙁
Kaçabileceğim başka yerim yoktu..
Acıkıp acıkmadığımı sordu. Acıkmıştım. Birşey hazırlamaya koyuldum. Ekmek tabağını getirdiğim de canının yumurtalı ekmek istediğini söyledi. Sonra boşver dedi ama..
Nereye boş verebilirim. Kalkıp hemen hazırlamaya koyuldum. Mutfağa uğradığın da bu ekmekler iyi kızarmamış dedi.
Aptal Nar!!!
Pişti Efendim demek nesi!!!
Her defasın da bu sersemliği yapıyorum. Cevap beklemiyordu Efendim.. Ama her nedense hep bir cevaplama halleri ben de.
Kızmış olmalıydı bana çünkü her zaman olduğundan daha soğuktu. Yemek değil zehir yer gibi yedim birşeyler..
Makine o esnada durdu. Yediklerimizi kaldırırken;
Ortalığı kaldırdıktan sonra makineyi boşaltmadan gel ve ağzına al!!
Çabucak ortalığı topladım ve odaya girdim.
Çoraplarını çıkart!!
Efendimin pijamasını aşağıya çekip çamaşırını sıyırdım. Ağzıma almaya başladım. Bir yandan Efendim tabanlarıma acılar veriyor ve altlarını çiziyordu. Konsantre olamadım. Elimi de kullanmam lazımdı. Ağzımdan çıkartıp derin bir nefes alacak oldum ki.. Efendim öyle bir yakaladı ki acı veren yerimi.
Ben sana o sik ağızdan çıkmayacak demiyormuyum. Ayrıca oyalanma beni çabuk boşaltmaya bak!!!
Çabuk boşaltmak.. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki. Olağan üstü bir şekilde yapmam gerekiyordu bunu başarmak için. Kafamı kendisine bastırıyor ve devamlı orospu olduğumu yineliyordu. Nasıl çabuk boş altabileceğimi bilmiyor dokunuyor emiyor elimden ne geliyorsa yapmaya çalışıyordum. Başarılı oldum mu bilinmez..
İşim bitince çamaşır makinesini boşalttım ve çamaşırlığa dizdim çamaşırları. Odaya sesli girdiğim için Efendim uyardı beni. Çamaşırları serip yavaş yavaş kaybolan güneşi izledim. Efendim uyanmasın diye ışıkları bile açmadım. Karanlıkta ve hafif bir müzik eşliğin de onun uyanmasını bekledim..
Neşeli uyandı.. Atıştırmalık bir şeyler hazırladım. Yüzüm de ki korkunç ifadeyi anlamıştı Efendim. Eskiyen kabuğumu atarken içime işlemiş olan çileyi..
Bir müddet mutfakta hazırlık yaparken bunlardan konuştuk. Sonra keyif oklavası..
Ah o oklava yokmu.. İp ile arasın da sinsi bir bağ olan o oklava. Üstelik bir seçtiği yerden bir daha ayrılmıyor sürekli aynı noktaya vızlayarak iniyor.. Efendimin ayaklarının altını öperek teşekkür ettim bu acıya. Yemek yedikten sonra biraz film izledik. Bu esnada ben Efendime masaj yapıyordum tabi. Sonra ayağıyla kalktı ve o gelene kadar tamamen soyunmuş bir şekilde beklememi söyleyip odadan çıktı.
Çarçabuk soyundum. Sırt üstü uzanmamı emretti. Dediği gibi uzandım ve bacaklarımı iki yana açtım. Ayaklarımı kaldırarak beni sikmeye başladı. Ara ara oklavadan kaçmayı başarmış kalça kısımlarıma acılı şaplaklar atıyor ve ayak tabanlarımı da tırnaklarıyla çiziyordu. Yine iç acıtacak kadar ruhsallıktan uzaktı. Gözlerine bakıyordum. Neredeyse beni sikmiyor gibiydi Efendim. Tüm kadınsal güdülerim oracıkta birer birer ağlıyordu ben ise şaşkın.
Bir delik dışında hiç bir halta yaramayacak kadar şaşkınca sikiliyordum.. Ve o acı!!
Efendim kolyesinin o dayanması zor olan acı verici kısmını tabanlarıma uygularken yaşadığım acı.. Gözlerimi dolduran ve bir yandan hazzın içine akmamı sağlayan acı..
Efendim üzerimden kalktığın da kasılıp gevşemeye devam ediyor ve bir yandan da ayağımın acıyan noktasını kavramış halde bakıyordum gözlerine. O an yaşanmamış gibi davranabilmeyi öğrendim ( öğrenmeye çalıştım diyelim..)
Ve Efendimi tekrar koklaya koklaya uyudum..
Bir Yanıt
Herşey o kadar güzel ki eğer videoları ve fotğrafları görmesem bunların hayal olacağını düşüneceğim çünkü insanların bdsm’de hayal ettiklerinizi Efendiniz ve siz yaşıyorsunuz…umarım bu köle-Sahip ilişkiniz uzun süre devam eder Allah nazardan saklasın sizi 🙂