Sizinle sohbet…
Saygılı kişiliğiyle arkadaş bağıma düğüm olabilmiş güzel bir ruh (aynı zaman da ayak fetişi bir arkadaşımız) bana;
– ”Efendin saygı duyduğum bir abi. Fakat anlamıyorum Nar hanım. Nasıl o güzel ayaklarınıza kıyıp vurabiliyor? Ya da siz ne için müsade ediyorsunuz bu duruma? İçim acıdı izlerken. Ben sizinkiler kadar güzel bir ayak görmüş olsam vurmayı bırakın dokunup öpmeye kıyamam.” diye sordu..
Bunun yanısıra 10larca ”içim acıdı izlerken” tepkileri aldım.
Çok hoş ki arkadaşlarım benim acılarıma ortak olup benim yolumu anlamaya çalışıyorlar. Yalnız hissetmemek onure edici. Sizler kim olduğunuzu biliyorsunuz. Ayrı ayrı teşekkür ediyorum yoldaşlığınız için 🙂
Videomu tekrar izledim tarafsız bir gözle.. Acıyla birbirine titreyerek çarpan iki adet taban.. Ve sızlanıp duran bir kızcağız. Hepsi gözüktüğü kadar yalın olmuş olsaydı şayet arkadaşlarım gibi ben de hayret ve korkulu gözlerle videoyu izler ve muhtemelen benzer tepkiler verirdim. Hatta falakayı korkuyla reddettiğim günler aklıma geldi bir an bu sorular beraberinde.
Toy ve korkak günlerim de Efendime henüz ulaşamamış bir hiçkimse iken, falakayı göze alıp yaklaşamıyordum bile kendisine. Daha önce falaka ile tanışmış köle arkadaşlarımla birlikte bazen konuştuğumuzda onların şaşkınlık veren güzel tepkileriyle kafam iyice allak bullak oluyordu..
Ve ayaklar.. Ayaklara karşı ilk sempatim Efendimin ayaklarını yalayarak temizlediğim gün oturdu içime. Köle arkadaşımı ancak şu konuda anlarım ki, Efendimden gelen emir dahi olsa ben onun ayaklarına katiyetle vuramam 🙁 Cezam neyse göze alırım yine de yapamam.. Evet Efendimin o güzelim ayaklarına ben de kıyamam.
Efendimin neden acı vermeyi tercih ettiğini de yalnızca kendi isterse yanıtlayabilir. Onun adına yanlış bir cevap vermeyi istemem..
Ama bildiğim hatta inandığım tek gerçek ise benim falakaya ihtiyaç duyduğum. Efendim bana bu nedenle bu cezayı uygun görüyor olmalı. Ruhuma dokunuyor kemerin her patlayışı. Ayaklar estetik olmalarıyla beraber çok çok farklı uzuvlar. Öyle ki bir yerde ki acı size çocukluğunuz da annenizin pişirdiği kekin kokusunu bile hatırlatabiliyor. Sonra başka bir yer ilk günahınızı size fısıldıyor. Siz bunun burukluğuyla utanırken diğer bir acı sizi hayata döndürüyor. Arınıyorsunuz diğer acının kötü hatırasından. Üstelik Efendiniz tarafından hatalarınız affediliyor. Bir daha yüzünüze dahi vurulmamak üzere..(bir daha aynı hatayı yapmayı göze almanız mümkün de olmuyor 🙂 )
Kuzu gibi duruyorsunuz çünkü tedavisi yarım bir hasta gibisiniz. Koca bir hayatınızın tadilata ihtiyacı var ve ne derece sızlanırsanız sızlanın sizin de buna ihtiyacınız var.
Hayatınızı göz kırpmadan verebileceğiniz insan tarafından alıyorsunuz bu acıyı. O esnada çirkin bir halde yüzünüz buruşmuş sümükleriniz akarak ağlıyorsunuz. Tüm o ihtişamlı duruşunuz ve dışarıda parmak ısırtmış dünyayı ben yarattım tavrınız sizi terkediyor. Savunmasız oluşunuzdan utanmıyorsunuz. Ben son utancımı acıyan yerlerimi Efendimden kaçırmaya çalışırken hissetmiştim.
Daha çok tabalarınızı esnetiyorsunuz ki o en kıymetli ve acıya en dirençsiz olan kısımları Efendinize sunmak için. Acıyla kıvranırken Efendinize ait olduğunuz hatırlıyor ve gurur duyuyorsunuz kendinizle. Efendinizin değer verip sizi seçmiş olmasının egosuz ve şımartmayan gururunu hissediyor ve acıya karşı bağışıklık kazanıyorsunuz.. Efendiniz acıyı verirken aynı anda, sizinle ağlıyor ve acı çekiyor için için çünkü onu hissediyorsunuz. Tıpkı onun sizi hissettiği gibi. Bağlı ve savunmasız halinizi asla suistimal etmiyor, o an size daha beterini yapabilir isterse. Ama sizi sizden dahi koruyor. Ayaklarımı pozisyona soktuğum da Efendim sakince benim açımdan en rahat duruşu yapmama zaman tanıdı. Bu çok önemli bir ayrıntı çünkü iyice serbest bırakıp bazı kısımlarını esnetiyorsunuz. O an alacağınız herhangi bir darbe size tahmininizden fazla acı veya hasar olarak geri dönebilir. O asla içgüdüleriyle gözlerini kapatıp devam etmedi. Ayaklarım uyuşuklukla birbirinin üzerine bindiğin de Efendim parmaklarımdan tutarak beni sabitledi. Kontrolsüz bir acı almadım asla. Onun bilgi ve tecrübelerinin bana verdiği güvenle yalnızca bana yaşatmış olduğu güzellikten zevk almaya baktım.. Ve o an abartısız aşk besledim falakaya.
Öyle ki arkadaşlarım, Efendimle ne zaman falakadan söz açsak ve ya ne zaman falakamı düşünsem tabanlarım karıncalanıyor. Bu bir istek refleksi eminim. Seksi düşünürken ıslanmak gibi bir durum.
Ve başka bir cevap ise ne ben ne de Efendim ticari bir ilişki içerisin de değiliz. Kesinlikle aramızda maddi bir çıkar bulunmamakta, ki böyle bir zevkin hiç bir fiyatı yok dünya üzerinde.
Tüm köle kardeşlerime bol falakalı günler diler Efendilerinin de bileklerine sağlık dilerim.
Bir Yanıt
bu kadar uzun bir ara verince ben artık anı paylaşmayacağını düşündüm 🙂 kalemine sağlık…